Hoşlanmak Tdk: hoş bulmak, beğenmek, zevk almak, sevmek…
“Hoşuma gidiyor” diyoruz.
Neyin nelerin kimlerin niye nerede nasıl hoşumuza gittiğini bilmeden. Sorgulamadan.
Hoşlanmak diye bir duygu da yok üstelik. 🙂
Hoşlanmak belki: memnun, umutlu, heyecanlı, şefkatli, meraklı, etkilenmiş uyanık, iyimser, sevecen, ilham dolu vb. karışımı.
Daha da birçok duygu var “hoşlanma” nın içinde girebilecek dışına çıkıp zaman içinde ölçüsü ayarı değişip yine yer alacak pek çok duygu: şükran dolu, güvende, keyifli, hevesli, hoşnut tatmin olmuş, sevecen, istekli, sabırsız, uyanık…
Hoşlanmak kolay sanıyoruz çoğunlukla
Ve basit.
Halbuki değil.
Duygularımızı böyle kolay harekete geçirenin bileşeni de basit olur yanılgısından sanırım.
Belki de o yüzden bir ara hoşlandığımız şeyleri yerleri durumları ya da kişileri hor görüp onlara kötü davranabiliyoruz, ya da onları gözden çıkarmaya girişebiliyoruz.
Orada tam orada, arada bir yerlerde, bir veya birkaç kırıklık vuku buluyor. Bazen önce biz hoşlandığımızla ilgili beklentimizde, olan ya da olmayanla ilgili bir kırıklık hissedebiliyoruz. Hatta hayal kırıklığı yaşıyoruz. O hayal kırıklığıyla bazen hoşlandığımıza da hor davranıyoruz. Bu durumda bir yerine iki kırık olabiliyor. Misal çiçeklerimize vazomuz dar geliyorsa, ona kızıp hor davranırken düşürüp kırabiliyoruz onu. 🙁
Vazo kırılır da insan hiç kırılmaz mı? Elbette biz de kırılıyoruz. Etki tepki, tepki, etki, oluyor bir kırık bin kırık. İçimizde cam kırıklarıyla geziyoruz.
Sonra zaman geçiyor ve o hoşlandığımız yer kadar o kişi-ler mekanlar kadar hoşlanmadığımız deneyimler yaşıyoruz.
Belki daha çok hoşlandığımız da olabilir. O şekilde yaklaşabiliyoruz yeni hoşlandıklarımıza. O korku, acı, hayal kırıklığıyla.
Ancak o zaman o anki o eski hoşlanmaya dair bir fikrimiz şu ankiyle bir karşılaştırma imkanımız oluyor. Ve deneyimin içindeki kendiliğimizi karşımızdakini, olanı biteni daha iyi anlama, anlamlandırma şansımız doğuyor.
O an biz ne yapmışız ne istemiş ne beklemişiz?
Neye ihtiyacımız varmış?
O kişiden durumdan şeyden mekândan nelere İhtiyacımız varmış? Niye yanaşmışız o limana?
İhtiyaçlarımızdan hangileri karşılanmış hangileri karşılan(a)mamış?
Karşılandığında ne hissetmişiz?
Karşılanmadığında ne hissetmişiz?
Niye karşılanamamış?
Bu hoşlandığımız bir kişi idiyse kendisinde yapabileceklerinin menüsünde varmış da mı bize vermemiş?
Kendine ve diğerlerine verebildiği bir şeye mi ihtiyaç duymuşuz o kişiden?
Talep etmiş miyiz? Nasıl talep etmişiz?
Tatlı net ve nezaketle mi talep etmişiz?
Biz ihtiyacımızı bilmiş doğru anlamış mıyız?
Diyelim ki mükemmel bir şekilde bilmiş talep etmişiz; karşı taraf oralarda mı?
Doğru bir zaman mı ondan talepte bulunmak için?
Yoksa (Maslow’un) ihtiyaçlar piramidin de daha ilk basamaklarda mı?
Belki de kaygı ve korkuyla karışık savaş-don-kaç modundadır hala…
Yine de
Hoşlanmak sadece bir durumsa
Hoşlanmamızda hiçbir mahsur yok
Ama hoşlanma ile iletişim, iletişimle ilişki arasına beş paragraf, elli duygu, yetmiş beş ihtiyaç sıkışmış on beş dakikalık deneme yazısı kuş uçuşunda yine…:)
* Elvank: Elvan’ın lügatına göre.
Mart 2023